İnsan olmanın alameti farikası : Empati

Bir çocuğunuz olduğunu ve sürekli sağa sola sallandığını, ani tepkilerle hızlıca yanınızdan kaçtığını, durup dururken kendine zarar verdiğini düşünün. Ve yine O çocuğun bağıra bağıra ağladığını, en basit ihtiyaçlarını bile göremediğini ve size anne- baba diyemediğini… Nasıl hissederdiniz?
Apartman da komşunun, markette görevlinin, minibüste yolcuların, okulda velilerin ve en acısı da aile bireylerinin şikayet ettiği…
Düşünmek bile kalbinize acı veriyor değil mi? Halinize şükrediyorsunuz.
İşte bu durumda olup da haline şükreden binlerce aile var. Hem de her gün çocuğunun kişisel bakımıyla ilgilenen, yediren, içiren ve ne olursa olsun evladına canını verebilecek kadar seven eli öpülesi anneler-babalar…
Çocuğunun yaşı iki ya da yirmi iki, kaç olursa olsun onlara her gün defalarca adım atmayı, kaşık tutmayı, bağcık bağlamayı, düğme iliklemeyi ve hayatın bize ilk dönemlerimizde öğrettiği ne kadar hayati ve bağımsızlık sebebi öğreti varsa hepsini kırmızıyı, yeşili, merdivenden inmeyi ve belki de en önemlisi gözlerinizin içine baktırmayı öğretmeye çalışırlar.
Bunca emek ailenin kendi kişisel çabaları ve eğer çocuk şanslıysa ve herhangi bir okula kabul edildiyse oradaki öğretmenleri vasıtasıyla uygulanmaya çalışılır. Başarı ise devamlılıkla mümkündür.
Bir dönem otistik çocuklara eğitmenlik yaptım. O gün bu gündür beni olgunlaştıran, hayata dair bakış açımı kökten değiştiren öğretmenlik dönemim boyunca çok şey öğrendim. Eğitim adına uygulanan doğruları, yanlışları; eğitim vermek adına okulda görev yapan doğru ve yanlış insanları tanıdım. Şunu anladım ki bu meleklere hizmetkar olacaksan bunu paranın hatırına yapmayacaksın. Eğer sorumlusu olduğun çocuğun yürekten anası- babası olabileceksen işte o zaman o yavruların hayatlarına müdahil olup, eğitimleri adına elinden gelen ne varsa yapmaya, bu uğurda kendini geliştirmeye gayret edeceksin.
Gönlümden geçen, bu çocuklarımızın ailelerine uygun eğitimin verilerek ,kendi çocuklarına ‘’öğretmenlik’’ yapabilecek seviyeye getirilmeleri ve karşılığında maaş almalarıdır. Bu çocuklarda eğitim süreklilik gerektirir ve aile bireyi bunu en mükemmel şekilde yapabilecek sabır ve sevgiye sahiptir. Dışarıda çalışmaya mecbur edilmeyecek bir maaşla belki de daha iyi olduğunu düşündüğümüz ama istediğimiz performansı alamadığımız diğer masraf kalemlerinin kısılmasıyla da daha ekonomik bir uygulama gerçekleştirilmiş olur.
Her sene 3 Aralık Dünya Engelliler Günü adıyla rutine dönüşmüş repliklerle gündem yapıyoruz, haberler gün boyunca onlardan ve sorunlarından bahsediyorlar. Peki ya ertesi gün? Mevcut sorunlar için dün gün boyunca karanlığa küfredenler, bugün bir tane bile mum yakma zahmetinde bulunuyorlar mı? Cevap her yıl olduğu gibi; Hayır!
Farkındalık sadece ana haber bültenlerinde, adet yerini bulsun diye dillendiriliyor. Engellilerin ve ailelerinin fiziki ve psikolojik ihtiyaçları her zamanki gibi göz ardı ediliyor. Ve bu konuda hiç kimsenin elini taşın altına koyacağı da yok. Sıkıntıyı sadece çeken biliyor, empati de ancak bu durumun içinde olanlar arasında görülebiliyor. Kısa bir dönem eğitimlerine dahil olduğum, engelli toplumun sadece bir bölümünü oluşturan bu masum melekler için sesimi yükseltiyorum. Asıl olan tüm topluma aynı empati duygusunu aşılayabilmek.Belki o zaman Dünya daha yaşanılası bir yer haline gelebilir.
Sevgiyle…