BİR UMUT…

Ne istiyorsun?
Her şey her zaman senin istediğin şekilde gerçekleşemez. Hayatın bir rutini var ve bu rutin bazılarımız için vazgeçilemez. Korku ve heyecanın ekşi tatlı lezzeti her ne kadar çekici gibi dursa da filmin sonunda hikaye acıyla bitiyor. Bunun böyle sonlanacağını yönetmen de oyuncularda biliyorlar aslında ama sırf seyircileri üç yüz bölüm daha oyalayabilmek için keyif dolu birkaç teks daha karalanmasına müsaade ediyorlar.
Hayat çok garip… Ölüm bir gerçeklik ve kimi zamanlarda onu arzularken iş ciddiye bindiğinde sağlam korkuyorsun beyaz pelerinliden… Çünkü her ne kadar acı da duysan yaşamaya dair güzel şeylerin varlığı da yok değil…
Sevmek, sevilmek,vazgeçmek,yine sevmek girdaplarında bir sağa bir sola çarparken, aslında her şeyin koca bir rüyadan ibaret olduğunu idrak ettiğin zamanlarda teslimiyet hırkasını astığın yerden alarak sırtına giyiyorsun.
Boş zamanların, boş işleriyle meşgul olup kıymetli zamanını bir hiç uğruna ağlayarak tüketmeyi tercih ediyorsan bu da senin bilebileceğin bir iş fakat şuna inan, değer verdiğin yerde değer görmüyorsan, tutabileceğin tek el olan gururuna sıkı sıkıya bağlan ve demir almaya hazırlan. Çıpayı saplandığı yerden ağır ağır çekerek rotana dönmeye çalışırken ki kanayan ellerin, gözlerinin kanayarak kör olmasından daha kabul edilebilir olacaktır senin için…
Hayr ve şer kavramlarını düşün yine… Nereden geldiklerine, bazen sonuçları can yakıcı olsa da aslında bütünün selameti için olması gerektiğine odaklan. Hayat sana, bana verilmiş en güzel armağan… İnsan armağan edilen bir şeyi beğenmemezlik yapar da başkalarına armağan etmeye kalkarsa işte o zaman mahvolduğunun resmidir. Kumar masalarında kaybedilen umutların yıkıntıları altında kalan biçare bağımlılar gibi yürek sürgünlerinde vuslat umuduyla ayakta kalmaya çalışanlar aynı esaretin yorgun neferleridir.
Zamanını ve mekanını bilmediğimiz bir hiçlik mertebesinde her geçen gün koşar adım yaklaştığımız son perde öncesi oyunlar, unutulmaya yüz tutmuş diğer bütün fani canlar gibi kaybolup gitmeden önce “neden buradayım, ne idim, ne olacağım?” sorularına verilecek mantıklı cevapları bulmadan ayrılmayı düşünmemelidir.
Belki de bir tespih ve bir seccadenin anahtarı olduğu o huzur dolu dünyanın kapılarını aralayarak “derdim büyük ama Rabbim ondan da büyük” diyebilmektir kaybettiğin motivasyonu bulabilmek. Nefsin ve şeytanın kol kola cirit attığı tüm haramlarda kalan aklını bir süpürge faraş yardımıyla toparlayıp, zemzem suyuyla yedi kere yuyup yaykayabilmek… Bir daha işlememeye azmü-cezmü kast eylemek. Adam öldürmemek belki ama içinde öldürdüğün çocuğun vebaliyle inadına, her defasında, herkese karşı iyi olabilmek, sevgiyle kucaklayabilmek tüm olasılıkları…
Yazmak, söylemek,dans etmek… Spora başlamak belki, diyete başlarcasına iki gün de olsa umudu kesmemek kendinden…
İyi olmak, has olmak…
Dağlara revan olmak…
Baharın çiçekleri açana kadar, karda yağmurda şapkasız çıkmak,
Islanmak gökyüzünün gözyaşlarıyla, şifa niyetine deyip şifalanmak serin sularından, tıpkı acı veren hislerinin gözlerinden çıkarttığı acı suyu şifa saymak gibi,
Pozitif tarafından bakabilmek hayata,
Şu anda, halen daha şansın varken
Yaşamak…
Hem de tüm hatalarıyla hiç yaşanmamış heyecanıyla…