KUZEY’İN PARLAYAN ÇELİĞİ, YÜKSELEN DUMANI; KARABÜK

Bu dağların arasında kalmış şehrin ateşi sönmeyen fabrikası Kardemir Karabük Demir Çelik Sanayi ve Ticaret A.Ş, Türkiye’nin kuzeyinde, Karadeniz bölgesindeki Karabük ilinde bulunan demir-çelik işletmesi ve Türkiye’nin ilk ağır sanayi fabrikasıdır. Temelleri 3 Nisan 1937’de Mustafa Kemal Atatürk’ün talimatı ile dönemin Başbakanı İsmet İnönü tarafından atılmıştır. Karabük’ü eşsiz kılan puslu havanın kaynağı da bu fabrikanın koskoca bacalarından çıkan dumandır.
Şehrin çoğunluğu bulunduğu coğrafya neticesinde kendisini meşhur Karadeniz ormanlarına teslim etmiştir. Ayrıca bünyesinde Safranbolu dünya mirası kentini de barındıran bu küçük ama güler yüzlü insan dolu olan şehir Safranbolu lokumları ile gelen yerli ve yabancı turistleri keyiflendirmekle kalmayıp ayrıca orada üniversite okuyan gençlerin de karnını doyurmada büyük bir önem teşkil ediyordur :).
Öğrencilikten bahsetmişken bu yazıyı yazan ben :), Karabük Üniversitesi’nde lisans öğrenimi görüyorum. İlk geldiğim sene büyük şehirden (İstanbul) bu küçücük şehre nasıl sığacağımı ve vaktimi nasıl geçireceğimi düşünüyordum. Şu an ikinci senemin içerisindeyim ve bu puslu kente alıştım hatta özledim bile diyebilirim :). Orada tanıştığım insanların hayatıma her zaman bir artısı olduğunu düşünüyorum hepsi bu kısa zamanda bana iyi veya kötü bir şeyler katmıştır. Zamanımın çoğunu okulda canım kampüsümde geçiriyordum ve kalan zamanlarda vücut geliştirme sporu yapıyordum. Akşamları yurtta kaldığım için arkadaşlarımla odada toplanıp sohbet ediyor, kart oynuyor, bazen sigara içme bahanesi ile bu tenha yurtta biraz yıldızları izlemek için kendimizi bahçeye atıyorduk. O içilen sigaranın (yaklaşık 7 dakika falan sürüyor) yanında edilen sohbetin tadını hiçbir şeye değişmem. Hele ki bu covid-19 salgını yüzünden evlerimizde karantinada kaldığımız dönemde Karabük’te yaşadıklarımın değerini daha iyi anlar oldum. Yurt arkadaşlarımı, okuldaki dostlarımı veya etkinlik grubumuzda takıldığım iki üç arkadaşı bile çok özledim :)).
Karabük ile ilgili konuşulacak pek bir şey bulunmaz çünkü dışarıdan küçük demir,çelik fabrikası olan bir şehir gibi gelir, çünkü orada bulunmamış, o puslu kentin dumanını solumamış, Safranbolu lokumu yememiş ve doğa harikası olan kanyonları gezmemişsinizdir. Umarım yolunuz bir gün bu puslu kente düşer, umarım Safranbolu’ya ayak basmak, kampüste oturup çay sigara yaparken arkadaşlarınızla gırgır şamata yapmak, o güzel lokumdan tadımlık yemek nasip olur…
Vaktinizi ayırıp bu metni okuduğunuz için teşekkür ederim, sağlıcakla kalın… 🙂
BATUHAN AKPINAR