Yaşam

UNUTURSUN

Ayrılık zamanı geldi sanırım, kuşluk vaktiyle çalıyor alarmlar yine… Öylesine rahatsız edici ki bu zehirli ses, uyanmam için ısrarla batıyor yüreğime… Artık yavaş yavaş bu tatlı rüyadan uyanmalı… Gerinip gevşemeye fırsat bile bulamadan, sabah mahmurluğunun verdiği çipil gözlerle bakmalı sevdiceğine… “Haydi artık, kalk…Gitme zamanın geldi kalbimden…” demeli… Sonra dönüp etrafında,”üzülme, unutursun ” diyecek bir dost nasihati aramalı …

Üzülmeden unutmak bu kadar kolay mı sahi? Yaşanan onca güzel duygunun ardından, sadece yanlış olduğunu iddia ettiklerinden, kalbinin sol tarafını odanın ortasına koyup,”hoşçakal” diyebilmek… Bir daha hiç görmemeye, sesini duymamaya yemin içmek… Tüm anıları da sırtlanarak, ağır aksak çıkmak kapıdan…

Sonrasında özlemek… Hem de deliler gibi, acı çekerek… Aşkınla mantığının savaştığı obanın tam ortasına kurmak hayatını… Darmadağın, tedirgin bir hayata alışmaya çalışmak…Evet üzülmek hem de tüm hücrelerinde…Sonra, ağlamak… Acıklı şarkılar eşliğinde göz yaşlarını silmek…

Peki neden? Ruhun varlığını ispat edemediğin halde kabul ediyorken, aşkın baştan çıkartıcı kimyasını neden görmezden geliyorsun?Sevgi kutsalının kategorize ediliyor olması hangi dinin gereği?Aşk ilahi bir duygu değil mi? Kimi seçeceğine sen mi karar veriyorsun? Kimseyi yargılamadan önce hatırla! Sevdiceğin göz bebeklerinin içinden geçip, kalbinin en hassas noktasına kurulmadı mı? Onun bu cüretkar hareketi karşısında kolundan tutup dışarı atabildin mi? Hayır!…

Anladım ki nedenlerin cevapsız bırakıldığı anlamsız bir yaşam dürtüsü bu… Kurallarını Ayşe Teyzeler, Mustafa Amcaların koyduğu koca bir yalan… İnsanın içine içine konuştuğu, sonsuzluğa uzanan bir paradoks …

İstemesen de,

Gitmek zamanı geldi mi bu limandan,umutlarını ve yaşama sevincini de yanına almayı unutma! Unutma ki ,aşkı geride bırakıp giderken, yanında götürdüğün cesedin tekrar hayat bulabilsin… Yapabilirse; yine, yeniden yaşamak için tutunacak bir bahanesi olsun…

Ha bir de, filminin son sahnesinde,küçücük bir kıvılcım parlasın kalbinde… Sönmeden az önce, kibritçi kız hikayesindeki gibi tatlı hülyalara götürsün seni… İşte o anda kocaman gülümse hayata ! Yürürken yer sallansın… Sonrasında, üşüdüğünü hissettiğinde korkma sakın… Kalbini yerinden söktüklerinden üşüyorsun,

Hani diyorlar ya…

Üzülme!..

Unutursun…

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu